Hikayenin biri, parasız kalan adamımızın dilenerek şarap kola sakız ve madensuyu edinmesini anlatıyor. Öbür hikayeyi ise şu an itibarıyla tamamen unuttum. Hatırlayabilmek umuduyla maden suyundan bifırt çekicem…
Şişenin üzerinde ‘Türkkızılayı- 1868- doğal mineralli su’ yazıyor… Yapay mineraller de mi var? Yapay mineraller, yatay generaller, sakat oturuşlar filan; bunlar akla ziyan zencefilsiz hayatlardan alınmış ince dilim kesitlerdir. Dolayasıyla madensuyu bitmişmiş, çay suyu kaynamamışmış, köpek ötüyormuş, sigara sarılmamış falan diye aklını boşa yormak yerine satranç oynamak bile daha akıllıca olur deriz ve dikeriz maden suyumuzu; şak diye kalkarız masadan, gideriz çay demleriz. Suyun kaynamasını beklerken bisigara sararız, çay demlenirken gelir müziği değiştiririz. Hazır gelmişken saate bakarız. Lanşöyle şekerli biçayın yanına şöylegüzel bisigara negüzel gider di mi diye düşünmüşüzdür… Şarap zaten Avşa adası belgeseli seyrederken bitmiştir, sakızla da bu saatte işimiz olmaz diyerekten; tek tek basaraktan, bade süzerekten, inci dizerekten bu satırı noktalıyoruz.
Hazır noktalama işaretlerine değinmişken, küçük vanilya paketlerini boşa sallamak olmaz. Onlara da imlâ kuralları çerçevesinde çeşitli roller bulmak gerekli olabilir… En nihayetinde ‘vanilyasız yaşanmaz’ diye birşey yokur fakat çaysız yaşanmaz, yaşanamaz… Çaysız geçen günler yaşanmış sayılmaz, olsa olsa boşa yaşanmış sayılabilir. Oysa ki Siemens de hatta Arçelik bile Bosch kadar önemli markalardır. Boşa yaşanmış hayatlar rakiplerini elbette rahatsız edecektir.
Günümüzde önem kazanan husus, hayatınızı kimler için yaşadığınızdır. Garanti bankası kredi kartınızda bilmemnekadar borcunuz var ve ömrünüz her ay minumum ödeme artı karın doyurma parası denkleştirmeye çabalamakla geçiyorsa Garanti Bankası için yaşıyorsunuz demektir.
Günleriniz Garanti Bankası için geçerken çamaşır makinanız bozulur ve siz 25 yıllık AEG Lavamat çamaşır makinanızı atıp 17 ay taksitle Arçelik çamaşır makinası alarak karşılaştığınız sorunu atlatabileceğinizi sanacak hale gelmiş bulunuyorsanız, hayatınızda bir Garanti Bankası – Arçelik ortaklığı sözkonusu olacak demektir. Böyle bir durumda namaz kılıp kılmamak veya seçim zamanı hangi partiye oy verileceği hiçbir önem taşımaz, ömür şekillendirilmiş bir hayatı tüketmekten ibaret … Demokrasi böyle bişey; bu böyle bişey uyarınca herkes eline verilen menüden seçeceği hayatı yaşamak durumunda bulunuyor. Elindeki menüyü iade edip sadece oturmak istediğini söylesen bile rahat yok çünkü kurtların arasındayken ulumayı bilmek gerekir; yaşatmazlar…
“Geçme Namık Kemal köprüsünden, ürkütürsün vakvakları…” diye başlayan bir özdeyiş, bu hususta cümle âleme ibret olsun diye tarihe kazınmış vaziyettedir. Tarih de tabii ki üstü başı kazınmış, kostümleri yırtılmış ve salaş bir vaziyette sahneye çıkamaz. Böyle bir çıkışa zaten yapımcı izin vermez.
Kendi özelinde bu meseleyi özetleyecek olursak, eşeğini sağlam kazığa bağlamışsan mesele yok. Eşeğin yoksa, bu da mesele değil. Meseleyi mesele etmediğin sürece zâten hiç mesele yok…. Dolayısıyla neymiş?
Mesele yokmuş.